Davet 1. Bölüm

Davet 1. Bölüm

Kasabanın meydanındaki saat kulesi öğleni çalarken, Elif postacı Ali’nin elinden aldığı zarfı heyecanla inceledi. Zarfın üzerindeki el yazısı tanıdıktı; teyzesi Ayşe’ye aitti. Ayşe Teyze, Elif’in annesinin kız kardeşiydi ve yıllardır uzakta, Ege kıyısındaki küçük bir sahil kasabasında yaşıyordu. Elif, teyzesini en son çocukken görmüştü, o yüzden zarfın içindeki davet onu hem şaşırtmış hem de meraklandırmıştı.

Zarfı açtığında, zarif bir kağıda basılmış davetiye ile karşılaştı. Davetiyede şöyle yazıyordu: “Sevgili Elif, seni ve aileni, zeytin hasadı şenlikleri ve yeni açacağım butik otelin açılışı için kasabamıza davet ediyorum. Seninle hasret gidermek ve yeni başlangıcımı kutlamak beni çok mutlu edecek. Sevgilerimle, Ayşe.”

Elif’in kalbi hızla çarpmaya başladı. Zeytin hasadı, Ege’nin o sıcak atmosferi, teyzesi Ayşe… Bütün bunlar onu cezbediyordu. Ancak bir yandan da tereddütleri vardı. Eşi Mehmet, yoğun iş temposundan dolayı uzun bir tatil yapabilir miydi? Kızı Zeynep, şehir hayatına alışmıştı, küçük bir sahil kasabasında sıkılır mıydı? Bu sorular zihninde dönüp dururken, davetiyeyi masanın üzerine bıraktı ve derin bir nefes aldı.

Karar Anı

Akşam yemeğinde davetiyeyi Mehmet’e gösterdi. Mehmet, davetiyeyi okuduktan sonra kaşlarını çattı. “Ayşe Teyze mi? En son ne zaman görüşmüştük? Sanırım Zeynep doğmadan önceydi.” dedi düşünceli bir şekilde.

Elif, Mehmet’in çekincelerini anlıyordu. “Biliyorum, uzun zaman oldu. Ama belki de bu, hepimize iyi gelir. Şehir hayatının stresinden uzaklaşır, biraz dinleniriz. Hem Zeynep de teyzesini tanıma fırsatı bulur.”

Mehmet, Elif’in gözlerindeki parıltıyı görünce yumuşadı. “Haklısın belki de. İşleri biraz toparlayabilirsem, birkaç günlüğüne gidebiliriz. Ama söz veremem.”

Elif, Mehmet’in bu cevabına sevindi. En azından kapıyı tamamen kapatmamıştı. Zeynep ise davetiyeyi görür görmez heyecanlanmıştı. “Anne, teyzemin oteli mi var? Denize yakın mı? Orada zeytin yiyebilir miyiz?” gibi sorularla Elif’i soru yağmuruna tuttu.

Elif, kızının heyecanına gülümseyerek karşılık verdi. “Evet canım, teyzenin oteli var ve denize çok yakın. Orada bol bol zeytin yiyebilirsin.”

O gece Elif, yatağa yattığında zihninde Ege’nin o güzel manzaraları canlandı. Zeytin ağaçlarının kokusu, denizin iyotlu esintisi, teyzesi Ayşe’nin sıcak gülümsemesi… Bütün bunlar onu mutlu ediyordu. Ancak bir yandan da içini kemiren bir his vardı. Sanki bu davetin ardında, sadece bir aile buluşmasından daha fazlası gizliydi.

Hazırlıklar Başlıyor

Ertesi gün Elif, Mehmet’in işlerini takip etti. Neyse ki, Mehmet’in yoğunluğu biraz azalmıştı ve birkaç günlüğüne izin alabileceği görünüyordu. Elif hemen Ayşe Teyze’yi aradı ve davetini kabul ettiklerini söyledi. Ayşe Teyze’nin sevinçten sesi titriyordu. “Çok sevindim Elif’ciğim. Sizi burada ağırlamaktan onur duyacağım. Her şeyi hazırladım, sadece gelin yeter.”

Elif, Ayşe Teyze ile konuştuktan sonra bavulları hazırlamaya başladı. Zeynep’in en sevdiği oyuncakları, Mehmet’in rahat kıyafetlerini ve kendi yazlık elbiselerini bavula yerleştirdi. Seyahat planlarını yaptı, uçak biletlerini aldı ve otelde rezervasyonunu teyit etti. Her şey hazırdı, sadece gitme zamanını bekliyorlardı.

Ancak Elif’in içindeki o tuhaf his hala geçmemişti. Davetiyeyi tekrar eline aldı ve dikkatlice inceledi. Davetiyenin üzerindeki desenler, zeytin dalları ve kuş figürleri, ona bir şeyler fısıldıyor gibiydi. Sanki bu davet, sadece bir aile buluşması değil, aynı zamanda bir sırrın da anahtarıydı.

Yolculuk Başlıyor

Nihayet o gün gelmişti. Elif, Mehmet ve Zeynep, sabah erkenden kalkıp havaalanına doğru yola çıktılar. Zeynep, yol boyunca durmadan şarkı söyledi ve teyzesiyle tanışmak için sabırsızlanıyordu. Mehmet ise her zamanki gibi sessiz ve düşünceliydi. Elif, Mehmet’in endişelerini anlıyordu. İşleri bırakıp gitmek, onun için kolay değildi. Ama Elif, bu yolculuğun onlara iyi geleceğine inanıyordu.

Uçak, havalandıktan sonra Elif, pencereden dışarıyı seyretmeye başladı. Aşağıda uzanan şehir manzaraları, yavaş yavaş yerini yeşil tarlalara ve ormanlara bırakıyordu. Elif’in zihninde yine Ege’nin o güzel manzaraları canlandı. Zeytin ağaçlarının kokusu, denizin iyotlu esintisi, teyzesi Ayşe’nin sıcak gülümsemesi… Bütün bunlar onu mutlu ediyordu. Ama aynı zamanda içindeki o tuhaf his de hala devam ediyordu.

Uçak, Ege kıyısındaki küçük bir havaalanına indiğinde, Elif, Mehmet ve Zeynep, derin bir nefes aldılar. Hava 1. bölüm, ılıman ve deniz 1. bölüm kokuluydu. Havaalanından çıktıklarında, Ayşe Teyze onları bekliyordu. Ayşe Teyze, Elif’in hatırladığından daha yaşlıydı ama gözlerindeki sıcaklık ve gülümseme hiç değişmemişti.

“Elif’ciğim, hoş geldiniz! Sizi burada görmek beni çok mutlu etti.” dedi Ayşe Teyze, Elif’e sarılarak. Mehmet’e de sıcak bir şekilde elini sıktı ve Zeynep’i kucağına aldı. “Ne kadar da büyümüşsün Zeynep’ciğim. Seni de tanımak çok güzel.”

Ayşe Teyze, onları arabasına bindirdi ve sahil kasabasına doğru yola koyuldular. Yol boyunca Ayşe Teyze, kasaba hakkında bilgiler verdi. Zeytin hasadı şenliklerinin ne kadar eğlenceli olduğunu, yeni açtığı butik otelin ne kadar güzel olduğunu anlattı. Elif, Ayşe Teyze’nin anlattıklarına gülümseyerek karşılık verdi. Ama içindeki o tuhaf his hala geçmemişti. Sanki bu davetin ardında, sadece bir aile buluşmasından daha fazlası gizliydi…

Butik Otele Varış

Kasabaya vardıklarında, Elif, Mehmet ve Zeynep, Ayşe Teyze’nin butik oteline hayran kaldılar. Otel, denize nazır, şirin bir taş binaydı. Otelin bahçesi, rengarenk çiçekler ve zeytin ağaçlarıyla doluydu. Otelin içindeki dekorasyon ise, modern ve geleneksel öğelerin harmanlandığı, şık ve rahat bir atmosfere sahipti.

Ayşe Teyze, onları en güzel odaya yerleştirdi. Oda, deniz manzaralı, geniş ve aydınlıktı. Zeynep, hemen odanın balkonuna koştu ve denizi seyretmeye başladı. Mehmet ise, odanın rahat koltuklarından birine oturup, derin bir nefes aldı. Elif, odanın penceresinden dışarıyı seyrederken, içindeki o tuhaf hissin daha da arttığını hissetti. Sanki bu otelin duvarları arasında, bir sır 1. bölüm saklıydı.

Akşam yemeği için Ayşe Teyze, onlara otelin restoranında özel bir masa hazırlamıştı. Yemekler, Ege mutfağının en lezzetli örneklerinden oluşuyordu. Zeytinyağlılar, deniz ürünleri, taze sebzeler… Her şey çok lezzetliydi. Yemek sırasında Ayşe Teyze, onlara kasaba hakkında bilgiler verdi. Kasabanın tarihini, geleneklerini, insanlarını anlattı. Elif, Ayşe Teyze’nin anlattıklarına gülümseyerek karşılık verdi. Ama içindeki o tuhaf his hala geçmemişti.

Yemekten sonra Elif, Ayşe Teyze ile birlikte otelin bahçesinde bir süre oturdular. Ayşe Teyze, Elif’e hayatından bahsetti. Yıllar önce kasabaya nasıl yerleştiğini, butik oteli nasıl kurduğunu anlattı. Elif, Ayşe Teyze’nin anlattıklarını dinlerken, teyzesinin ne kadar güçlü ve bağımsız bir kadın olduğunu fark etti. Ama aynı zamanda, Ayşe Teyze’nin gözlerinde bir hüzün de gördü. Sanki teyzesi, geçmişte yaşadığı bir acıyı hala içinde taşıyordu.

İlk Gece

Gece geç saatlerde Elif, odasına döndüğünde Mehmet ve Zeynep uyumuştu. Elif, yatağa uzanıp, tavana baktı. Zihninde gün boyunca yaşadığı olaylar dönüp duruyordu. Ayşe Teyze’nin sıcaklığı, kasabanın güzelliği, otelin atmosferi… Bütün bunlar onu mutlu ediyordu. Ama aynı zamanda içindeki o tuhaf his de hala devam ediyordu. Sanki bu davetin ardında, sadece bir aile buluşmasından daha fazlası gizliydi. Ve Elif, bu sırrı çözmeye kararlıydı.

Uykuya dalmadan önce, Elif, Ayşe Teyze’nin davetiyesini tekrar eline aldı. Davetiyenin üzerindeki desenler, zeytin dalları ve kuş figürleri, ona bir şeyler fısıldıyor gibiydi. Sanki bu davet, sadece bir aile buluşması değil, aynı zamanda bir sırrın da anahtarıydı. Ve Elif, bu anahtarı bulmak için sabırsızlanıyordu…

Yorum yapın