Sibel, büyükannesinden kalan eski köy evini temizlemek için İstanbul’dan yola çıktığında, sıradan bir hafta sonu geçireceğini sanıyordu. Fakat hiç bilmediği bir geçmişin tozlu sayfaları, Mektup 1. bölüm bambaşka bir hikâyeye sürükleyecekti.
Ev, yıllardır kapalıydı. Ahşap kapı gıcırdayarak açıldı, içeriyi nemli bir toprak ve eski kumaş kokusu sardı. Sibel ellerine eldivenlerini takıp camları açtı, birikmiş tozları temizlemeye başladı. Eşyalar, zamanın akışına direnir gibi yerli yerindeydi. Her şey sanki büyükannesi hâlâ hayattaymış gibi duruyordu.
Üst katta eski bir sandık buldu. Paslı bir kilidi vardı ama kırmak zor olmadı. İçinde sararmış fotoğraflar, birkaç günlük, dantel örtüler ve zarfın içinde eski bir mektup vardı. Zarfın üzerinde büyük harflerle sadece “OKUNMAMALI” yazıyordu.
Gizemli Mektup
Sibel’in merakı ağır bastı. Zarfı titrek ellerle açtı. İçinden çıkan mektup, daktilo ile yazılmış, altında ise “A.S.” harfleri yer alıyordu. Büyükannesi Ayşe’nin baş harfleriydi ama “S” kimdi? Mektup şöyle başlıyordu:
“Sevgili Ayşe,
Bu satırları sana yazarken kalbim ilk günkü gibi çarpıyor. Yıllar geçti ama duygularım değişmedi. Belki de hiçbir zaman cesaret edemedim seni sevdiğimi söylemeye…”
Devamı da bir aşk itirafıydı. Ama son satırlar Mektup 1. bölüm daha da ilginçti:
“Eğer bu mektup bir gün birinin eline geçerse, bil ki o aşk hâlâ orada bir yerlerde yaşıyor. Belki toprak altında, belki gökyüzünde… Ama hiçbir zaman yok olmadı.”
Aşkın Ardında Mektup 1. Bölüm Bıraktığı İz
Sibel, mektubu büyük bir dikkatle katladı. Bu duygusal mektup sadece büyükannesinin değil, ailesinin bilinmeyen bir hikâyesinin de kapısını aralamıştı. Büyükannesinin hiç bahsetmediği bir aşk vardı ortada. Peki bu “A.S.” kimdi?
Köyde kalan yaşlı komşulardan biri olan Emine Teyze’ye uğradı. Emine Teyze mektubu görünce uzun süre sessiz kaldı. Sonra gözleri dolarak anlatmaya başladı:
“Ah kızım… Ayşe ile Selim’in hikâyesi dillere destandı. Ama o zamanlar öyle kolay değildi sevmek. Ayşe’nin ailesi zengindi, Selim ise bir çiftçi oğluydu. Ne yapsalar evlenemediler. Selim askere gitti, Ayşe ise onu yıllarca bekledi. Sonra biriyle evlendirdiler. Ama o mektubu… Selim, Ayşe’nin doğum gününde gizlice bırakmıştı evine. Hiç açıp okumadı diye biliyorduk…”
Mektubun Yansımaları
Bu duygusal hikâye, Sibel’in zihninde yankılanıp durdu. Aile geçmişinde saklı kalan bu eski mektup, ona hem geçmişin izlerini hem de duyguların zaman tanımadığını gösterdi. İnsanlar hayatlarına devam ediyor, evleniyor, çocuk sahibi oluyor… Ama bazı duygular, mektuplar gibi, yıllar sonra bile açıldığında ilk günkü gibi taze kalıyordu.
Sibel bu nostaljik mektubu çerçeveletti ve büyükannesinin odasına astı. Bu, hem bir hatıra hem de bir rüya. Ardından hikâyeyi bir blog yazısı haline getirdi. Kısa sürede Mektup 1. bölüm temalı bu yazı çok sayıda kişi tarafından okunmaya başlandı.
“Bir mektup bazen bir hayattan daha fazlasını anlatabilir,” diye bitirdiği yazısı, birçok kişiye ilham verdi. Kimi eski aşkını aradı, kimi yıllardır söyleyemediği duygularını bir mektuba döktü.
Zamanın İçinden Bir Ses
Sibel artık mektup yazmaya başlamıştı. Dijital çağda her şey anlıktı ama bir mektubun verdiği his bambaşkaydı. Mektup 1. bölüm kalemle yazılan her kelime, içtenlikle seçiliyordu. Kelimeler zamanla solsa da, hisler solmuyordu.
Büyükannesinden kalan o eski mektup, sadece bir aşkın değil, aynı zamanda unutulmuş bir geleneğin yeniden hatırlanmasına vesile olmuştu.