Ay Serap 1. Bölüm: Bir Başlangıç
Gözlerimi açtığımda, tanıdık ama bir o kadar da yabancı bir boşlukla karşılaştım. Etrafıma baktım. Beyaz duvarlar, minimal bir dekorasyon ve odanın ortasında duran, üzerine serilmiş bembeyaz çarşaflı bir yatak. Neredeydim ben? En son ne olmuştu? Hatırlamaya çalıştıkça beynimde zonklayan bir ağrı, zihnimi sis perdesiyle kaplıyordu.
Adım… adım neydi benim? Derin bir nefes aldım ve kendime telkinlerde bulundum. Sakin ol. Her şey yavaş yavaş yerine oturacak. Ama o an, ismimi bile hatırlayamıyor olmak beni dehşete düşürmüştü. Kimdim ben?
Uyanış ve İlk İzlenimler
Yataktan kalktım. Başım dönüyordu. Duvara tutunarak yavaşça ilerledim. Odanın bir köşesinde duran boy aynasına yaklaştım. Karşımdaki yabancıya baktım. Uzun, dalgalı kahverengi saçlar, ela gözler ve solgun bir ten. Bu ben miydim gerçekten? Yüzümde bir gariplik vardı. Sanki çok uzun zamandır uykudaydım ve şimdi yeni uyanmıştım. Belki de öyleydi.
Aynadaki yansımamı incelerken, odanın kapısı aralandı. İçeriye orta yaşlı, güler yüzlü bir kadın girdi. Üzerinde hemşire üniforması vardı. Gözleri beni görür görmez parladı.
“Ah, sonunda uyandınız! Ne kadar endişelendiğimizi bilemezsiniz,” dedi telaşla. Sesi sakinleştiriciydi. “Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Başınız ağrıyor mu?”
“Evet, biraz,” diye fısıldadım. Sesim de bana yabancı geliyordu. “Neredeyim ben? Burası neresi?”
Hemşire gülümsedi. “Burası özel bir klinik. Güvendesiniz. Bir süredir uyuyordunuz. Şimdi dinlenmeye ihtiyacınız var. Ben size bir şeyler getireyim.”
Hemşire odadan çıktıktan sonra, tekrar yalnız kaldım. Klinik… Uyuyordum… Ne olmuş olabilirdi? Zihnimde belirsiz imgeler uçuşuyordu. Bir araba kazası mı? Bir hastalık mı? Hiçbir şey net değildi.
Kayıp Parçaları Birleştirme Çabası
Hemşire geri geldiğinde, elinde bir bardak su ve birkaç tane ilaç vardı. İlaçları içtikten sonra, kendimi biraz daha iyi hissettim. Hemşire yanıma oturdu ve sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
“Adınız Ay Serap. Hatırlıyor musunuz?”
Ay Serap… Sanki bir yerlerden tanıdık geliyordu ama yine de tam olarak hatırlayamıyordum. “Ay Serap… Evet, sanırım…” diye mırıldandım.
“Birkaç aydır buradasınız. Geçirdiğiniz bir travma sonrası hafıza kaybı yaşadınız. Doktorlar, zamanla her şeyin yerine oturacağını söylüyorlar. Sadece sabırlı olmanız gerekiyor.”
Travma… Hafıza kaybı… Aylar… Tüm bunlar çok karmaşıktı. Zihnimde dönen sorulara cevap bulmakta zorlanıyordum. Ne tür bir travma yaşamıştım? Neden hafızamı kaybetmiştim? Ve en önemlisi, kimdi bu Ay Serap?
“Ne oldu bana?” diye sordum çaresizce. “Ne tür bir travma yaşadım?”
Hemşire bir an duraksadı. “Detayları doktorunuzla konuşmanız daha doğru olur. Ama şunu söyleyebilirim ki, çok zorlu bir süreçten geçtiniz. Şimdi dinlenmeniz ve iyileşmenize odaklanmanız gerekiyor.”
Yeni Bir Hayat, Yeni Bir Benlik?
Hemşire odadan ayrıldıktan sonra, tekrar yalnız kaldım. Düşüncelerim bir girdap gibi zihnimde dönüp duruyordu. Ay Serap… Kimdi bu kadın? Ve neden onu hatırlayamıyordum? Belki de bu bir şanstı. Belki de geçmişimden kurtulmak için bir fırsattı. Yeni bir başlangıç yapabilir, yeni bir benlik yaratabilirdim.
Ama içimde bir yerlerde, geçmişe ait bir şeyler beni çekiyordu. Sanki bir ipucu, bir anı parçası zihnimin derinliklerinde saklı duruyordu ve ben ona ulaşmaya çalışıyordum. Belki de geçmişimi öğrenmek, kim olduğumu anlamak için tek yol buydu.
Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Ay Serap… Bu ismi tekrar ettim. Ay Serap… Kim olduğunu bulacaktım. Geçmişimi öğrenecek ve kim olduğumu anlayacaktım. Ne pahasına olursa olsun.
Etrafı Keşfetmek ve Belirsizlik
Birkaç gün boyunca klinikte kaldım. Doktorlar ve hemşireler bana çok iyi davrandılar. Her gün fizik tedavi ve hafıza egzersizleri yapıyordum. Yavaş yavaş kendime gelmeye başlamıştım. Vücudum güçleniyordu ve zihnimdeki sis perdesi yavaş yavaş aralanıyordu.
Klinikteki diğer hastalarla da tanıştım. Herkesin farklı bir hikayesi, farklı bir geçmişi vardı. Onların hikayelerini dinlemek, bana kendimi daha iyi hissettiriyordu. Yalnız olmadığımı, benim gibi birçok insanın zorlu süreçlerden geçtiğini anlamıştım.
Bir gün, doktorum beni yanına çağırdı. “Ay Serap, nasılsın?” diye sordu gülümseyerek. “Kendini daha iyi hissediyor musun?”
“Evet, doktor bey. Teşekkür ederim. Kendimi daha iyi hissediyorum,” dedim. “Hafızamla ilgili bir gelişme var mı?”
Doktor bir an duraksadı. “Hafıza kaybı, karmaşık bir durumdur. Zamanla her şey yerine oturabileceği gibi, bazı anılar da tamamen kaybolabilir. Ama umudunu kaybetme. Elimizden geleni yapıyoruz.”
“Geçmişimle ilgili bir şeyler biliyor musunuz?” diye sordum merakla. “Bana ne olduğunu anlatır mısınız?”
Doktor derin bir nefes aldı. “Geçmişinle ilgili bazı bilgilerimiz var. Ama bu bilgileri seninle paylaşmak için henüz erken. Zihinsel olarak hazır olduğundan emin olmamız gerekiyor. Aksi takdirde, bu bilgiler senin için daha da travmatik olabilir.”
Hayal kırıklığına uğramıştım. Neden bana hiçbir şey anlatmıyorlardı? Neden beni geçmişimden uzak tutmaya çalışıyorlardı? Belki de sakladıkları bir şeyler vardı. Belki de geçmişim, düşündüğümden çok daha karanlıktı.
Geleceğe Dair Umut ve Şüphe
Klinikteki günler böyle geçiyordu. Bir yandan iyileşmeye çalışıyor, bir yandan da geçmişimi öğrenmek için çabalıyordum. Ama ne kadar uğraşırsam uğraşayım, zihnimdeki sis perdesi bir türlü tam olarak aralanmıyordu.
Bir gece, uyumakta zorlanıyordum. Zihnimde yine belirsiz imgeler uçuşuyordu. Bir orman, bir göl, bir ev… Bu imgelerin ne anlama geldiğini çözemiyordum. Ama içimde bir his vardı. Sanki bu imgeler, geçmişimle ilgili bir şeyler anlatıyordu.
Yataktan kalktım ve odamın penceresine doğru yürüdüm. Dışarıda dolunay vardı. Ayın parlak ışığı, geceyi aydınlatıyordu. Gökyüzüne baktım ve derin bir nefes aldım. Ay Serap… Kim olduğunu bulacaktım. Geçmişimi öğrenecek ve kim olduğumu anlayacaktım. Ne pahasına olursa olsun.
Bu sadece bir başlangıçtı. Ay Serap’ın hikayesi, daha yeni başlıyordu…