Kıyamet Yolculuk 1. Bölüm

Kıyamet Yolculuk 1. Bölüm: Başlangıç

Dünya değişmişti. Hatırladığımız o mavi gezegen, yeşil vadileri, masmavi denizleri ve gökyüzü artık sadece birer anıdan ibaretti. Kıyamet gelmişti. Belki bir meteor düşmesi, belki bir virüs salgını, belki de insanlığın kendi eliyle hazırladığı bir felaket… Sebebi ne olursa olsun, sonuç aynıydı: Medeniyet çökmüş, hayatta kalmak birincil amaç haline gelmişti.

Yeni Bir Dünya, Yeni Kurallar

Kıyamet sonrasının dünyasında kurallar yeniden yazılmıştı. Güç, hayatta kalma becerisi ve acımasızlık en önemli erdemler haline gelmişti. İnsanlar gruplara ayrılmış, kaynaklar için amansız bir mücadele başlamıştı. Su, yiyecek, barınak ve en önemlisi, güvende olmak… Her şey bu dört temel ihtiyaç etrafında dönüyordu.

Ben, Aras. Belki de milyonlarca hayatta kalandan sadece biriyim. Ama benim hikayem, bu yeni dünyada umudu arayanların, kayıplarına rağmen ayakta kalmaya çalışanların hikayesi. Kıyametten önce sıradan bir hayatım vardı. Bir ofiste çalışıyor, hafta sonları arkadaşlarımla vakit geçiriyordum. Hayatta kalma içgüdülerimin bu kadar güçlü olduğunu, kriz anlarında bu kadar soğukkanlı olabileceğimi hiç düşünmemiştim.

Kayıp ve Umut

Kıyamet anında ailemle birlikteydim. Ama felaket o kadar ani ve şiddetliydi ki, onları kaybettim. Belki de bu yüzden hayatta kalmak için bu kadar çabalıyorum. Onların anısını yaşatmak, bu yeni dünyada bir iz bırakmak istiyorum. Kaybım beni güçlendirmiş, hayatta kalma azmimi kamçılamıştı.

İlk başlarda yalnızdım. Günlerce yiyecek ve su arayışıyla geçti. Terk edilmiş şehirlerde dolaşıyor, terk edilmiş binalarda barınıyordum. Her köşe başında tehlike vardı. Vahşi hayvanlar, haydutlar ve en kötüsü, umudunu kaybetmiş, insanlıktan çıkmış insanlar… Onlar, hayatta kalmak için her şeyi yapabilecek kadar gözlerini karartmışlardı.

Yolculuk Başlıyor

Bir gün, terk edilmiş bir benzin istasyonunda bir grup insanla karşılaştım. Başlarında yaşlı bir adam vardı. Sakalları bembeyaz olmuş, gözleri hayatın acımasızlığıyla dolmuştu. Adı Davut’tu. Davut ve grubu, hayatta kalmak için birlikte hareket ediyorlardı. Beni de aralarına kabul ettiler.

Davut’un grubu, farklı geçmişlere sahip insanlardan oluşuyordu. Bir doktor, bir mühendis, bir öğretmen ve birkaç eski asker… Herkesin kendine özgü yetenekleri vardı ve bu yetenekler, grubun hayatta kalmasına yardımcı oluyordu.

Davut, grubun lideriydi. Karizmatik, adil ve tecrübeliydi. Kıyametten önce askerlik yapmış, kriz yönetimi konusunda uzmanlaşmıştı. Onun liderliğinde, grup birçok tehlikeyi atlatmış, birçok zorluğun üstesinden gelmişti.

Davut’un bir hedefi vardı: Güvenli bir yer bulmak. Söylentilere göre, kuzeyde, dağların arasında, kıyametten etkilenmemiş bir vadi vardı. Orada, yeni bir hayat kurmak, yeniden başlamak mümkündü. Davut ve grubu, bu vadiye ulaşmak için uzun ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmaya karar vermişlerdi.

İlk Adımlar

Yolculuğumuz zorlu başladı. Terk edilmiş yollarda ilerliyor, harabelerin arasından geçiyorduk. Her adımda tehlike vardı. Tuzaklar, mayınlar ve haydutlar… Her an tetikte olmak zorundaydık.

Grubumuzun bir aracı vardı. Eski bir kamyoneti tamir etmişler, zırhlarla güçlendirmişlerdi. Kamyonet, hem ulaşım aracı hem de bir nevi sığınaktı. İçinde yiyecek, su ve silahlar taşıyorduk.

İlk durağımız, terk edilmiş bir kasabaydı. Kasabada yiyecek ve su bulmayı umuyorduk. Ama kasaba, haydutların kontrolündeydi. Haydutlar, kasabayı yağmalamış, insanları esir almışlardı. Davut ve grubu, haydutlarla savaşmak zorunda kaldı. Çetin bir çatışmanın ardından, haydutları yendik ve kasabayı özgürleştirdik.

Kasabadaki insanlara yardım ettik. Yiyecek ve su verdik, yaralıları tedavi ettik. Onlara, kuzeydeki vadiye gitme planımızdan bahsettik. Bazı insanlar, bize katılmaya karar verdiler. Grubumuz büyüdü.

Zorluklar ve Kayıplar

Yolculuğumuz devam etti. Her geçen gün, daha da zorlaşıyordu. Yiyecek ve su kaynakları tükeniyordu. Hava koşulları kötüleşiyordu. Ve en kötüsü, kayıplar veriyorduk.

Bir gece, kamp yaptığımız sırada, vahşi hayvanların saldırısına uğradık. Birkaç kişi yaralandı, bir kişi hayatını kaybetti. Kayıp, grubumuzu derinden etkiledi. Umutsuzluk, yavaş yavaş içimize sızmaya başladı.

Davut, grubumuzu bir arada tutmak için elinden geleni yapıyordu. Onlara, umutlarını kaybetmemelerini, hedeflerine ulaşacaklarına inanmalarını söylüyordu. Onun sözleri, grubumuza güç veriyordu. Yeniden ayağa kalkıyor, yolumuza devam ediyorduk.

Yeni Bir Umut

Günler sonra, uzaktan dağları gördük. Kuzeydeki vadiye yaklaşıyorduk. Heyecanımız arttı. Belki de sonunda, güvenli bir yere ulaşacaktık. Belki de sonunda, yeni bir hayat kurabilecektik.

Dağlara tırmanmaya başladık. Yol, çok dik ve engebeliydi. Ama yılmadık. Hedefimize ulaşmak için, var gücümüzle çabalıyorduk.

Dağların zirvesine ulaştığımızda, muhteşem bir manzarayla karşılaştık. Aşağıda, yemyeşil bir vadi uzanıyordu. Vadide, nehirler akıyor, ağaçlar yükseliyordu. Kıyametten etkilenmemiş, cennet gibi bir yerdi.

Gözlerimize inanamadık. Başarmıştık. Uzun ve tehlikeli yolculuğumuzun sonunda, hedeflerimize ulaşmıştık. Kuzeydeki vadi, bizim yeni evimiz olacaktı.

1. Bölümün Sonu

Kıyamet Yolculuk’un ilk bölümü burada sona eriyor. Ancak, vadiye ulaşmak sadece bir başlangıç. Bu yeni dünyada, hayatta kalmak ve yeni bir medeniyet inşa etmek için daha çok mücadele etmemiz gerekecek. Yeni dostluklar, yeni düşmanlıklar, yeni zorluklar bizi bekliyor olacak. Peki, vadide bizi neler bekliyor? Davut ve grubu, bu yeni dünyada başarılı olabilecek mi? Tüm bu soruların cevabını, Kıyamet Yolculuk’un sonraki bölümlerinde bulacaksınız.

Takipte kalın!

Yorum yapın