Miras 1. Bölüm

Miras 1. Bölüm

Yağmur, sanki gökyüzü delinmişçesine yağıyordu. Camdan dışarı baktığımda, kasvetli hava içimi karartıyordu. Babaannemin vefatının üzerinden henüz bir hafta geçmişti ve ben, onun yıllardır yaşadığı, şimdi ise bana miras kalan bu eski evin önünde duruyordum. “Miras 1. Bölüm” diye fısıldadım kendi kendime, sanki bir romanın başlangıcını okuyormuş gibi.

Eski Bir Ev, Yeni Bir Hayat mı?

Ev, dışarıdan bakıldığında oldukça bakımsız görünüyordu. Sarmaşıklar duvarları sarmış, boyalar dökülmüş, bahçe ise yabani otlarla doluydu. Ama içimde tuhaf bir heyecan vardı. Burası, babaannemin çocukluğunu geçirdiği, anılarla dolu bir yerdi. Belki de benim de yeni bir başlangıç yapmam için bir fırsattı.

Derin bir nefes alarak arabadan indim ve evin kapısına doğru yürüdüm. Kapı gıcırdadı, sanki yıllardır açılmamış gibi. İçeri girdiğimde, naftalin kokusu genzimi yaktı. Eşyalar üzerleri örtülmüş, her şey olduğu gibi bırakılmıştı. Babaannemin ruhu hala bu evde dolaşıyor gibiydi.

Babaannemin Anıları

Etrafı incelerken, eski bir fotoğraf albümü dikkatimi çekti. Albümü elime aldım ve sayfaları çevirmeye başladım. Fotoğraflarda babaannemin gençlik yılları, aile büyüklerim ve köydeki hayatı vardı. Her bir fotoğraf, bana babaannemin hayatından bir kesit sunuyordu. O an, onu ne kadar az tanıdığımı fark ettim. Sadece torunu olarak değil, bir insan olarak da onu daha yakından tanımalıydım.

Albümdeki bir fotoğrafta, babaannem genç bir kızken, elinde bir kitap tutuyordu. Kitabın adı görünmüyordu ama babaannemin yüzündeki ifade, okumaya ne kadar düşkün olduğunu gösteriyordu. Babaannem her zaman bana kitap okumamı söylerdi ama onun da bu kadar ilgili olduğunu bilmiyordum.

Gizemli Sandık

Evin her köşesini keşfederken, tavan arasında eski bir sandık buldum. Sandık kilitliydi ve üzerinde karmaşık desenler vardı. Sandığın ne içerdiğini merak ediyordum. Belki babaannemin sırlarını, belki de ailemizin geçmişine dair ipuçlarını barındırıyordu.

Sandığı açmak için anahtarı aramaya başladım. Tüm çekmeceleri, dolapları ve masaları tek tek kontrol ettim. Ama anahtarı bir türlü bulamıyordum. Sonunda, babaannemin yatak odasındaki eski bir dikiş kutusunun içinde, küçük bir anahtar buldum. Anahtarın sandığa ait olup olmadığını bilmiyordum ama denemekten zarar gelmezdi.

Tavan arasına geri döndüm ve anahtarı sandığın kilidine soktum. Anahtar, kilide tam oturdu ve tık diye bir ses geldi. Sandık açılmıştı! İçinde ne olduğunu görmek için sabırsızlanıyordum.

Sandığın İçindekiler

Sandığı açtığımda, içinden eski mektuplar, fotoğraflar, bir günlük ve bir de antika bir kolye çıktı. Mektuplar, babaannemin gençlik aşkına yazdığı mektuplardı. Fotoğraflarda, tanımadığım insanlar ve yerler vardı. Günlük ise, babaannemin hayatının önemli olaylarını anlattığı bir defterdi.

Kolyenin üzerindeki taş, parıldıyordu. Sanki bana bir şeyler fısıldıyordu. Kolyeyi elime aldım ve dikkatlice inceledim. Kolyenin üzerinde, küçük bir anahtar sembolü vardı. Bu anahtar sembolü, bana bir şeyleri hatırlatıyordu ama ne olduğunu çıkaramıyordum.

Günlüğün Sırları

Günlüğü okumaya başladım. Babaannem, günlüğünde hayatının en önemli olaylarını, hayallerini, korkularını ve sırlarını anlatmıştı. Günlük, bana babaannemin iç dünyasına bir pencere açmıştı. Onun ne kadar güçlü, cesur ve sevgi dolu bir kadın olduğunu anlamıştım.

Günlükte, sandıktaki kolyeden de bahsediliyordu. Babaannem, kolyenin ailesine ait olduğunu ve nesilden nesile aktarıldığını yazmıştı. Kolyenin, aileyi koruduğuna ve şans getirdiğine inanılıyordu. Ancak, kolyenin bir de gizemli bir sırrı vardı. Babaannem, kolyenin üzerindeki anahtar sembolünün, gizli bir geçidi açtığını yazmıştı. Bu geçit, ailenin hazinesine götürüyordu.

Hazine Avı Başlıyor

Babaannemin yazdıklarını okudukça, heyecanım daha da artıyordu. Ailemin bir hazinesi mi vardı? Ve bu hazineyi bulmak için bir anahtarım mı vardı? Bu inanılmazdı!

Günlüğü okumaya devam ettim. Babaannem, gizli geçidin evin içinde bir yerde olduğunu ve kolyenin üzerindeki anahtar sembolünün, geçidi açmak için kullanılması gerektiğini yazmıştı. Ancak, geçidin tam olarak nerede olduğunu belirtmemişti.

Şimdi önümde zorlu bir görev vardı. Evin her köşesini didik didik arayacak ve gizli geçidi bulmaya çalışacaktım. Bu, bir hazine avıydı ve ben, bu maceraya atılmaya hazırdım. “Miras 1. Bölüm” burada bitiyordu, ama benim için yeni bir başlangıçtı. Ailemin sırlarını çözmek, babaannemi daha yakından tanımak ve belki de bir hazine bulmak için yola çıkıyordum.

Evin Gizemli Atmosferi

Evin her odası, geçmişin fısıltılarıyla doluydu. Duvarlardaki solmuş çiçek desenli duvar kağıtları, eski ahşap mobilyalar ve babaannemin el emeği dantel örtüleri, evin kendine özgü bir atmosfer yaratmasına katkıda bulunuyordu. Sanki zaman burada durmuş gibiydi. Her eşya, babaannemin hayatından bir hikaye anlatıyordu.

İlk İzler

Günlüğü tekrar okudum. Babaannem, geçidin evin en eski bölümünde olduğunu ve bir ipucu bıraktığını yazmıştı. Evin en eski bölümü, mutfaktı. Mutfakta, eski bir ocak ve bakır tencereler vardı. Belki de ipucu, ocakta veya tencerelerde gizliydi.

Ocağı dikkatlice inceledim. Ocağın üzerinde, küçük bir desen vardı. Bu desen, kolyenin üzerindeki anahtar sembolüne benziyordu. Acaba bu bir tesadüf müydü, yoksa babaannemin bıraktığı ipucu muydu?

Mirasın Ağırlığı

Bu ev, sadece tuğla ve harçtan ibaret değildi. Aynı zamanda bir ailenin geçmişi, anıları ve sırlarıyla doluydu. Miras, sadece maddi bir değer değil, aynı zamanda manevi bir yüktü. Bu yükü taşımak, kolay olmayacaktı. Ama ben, bu zorluğun üstesinden gelecektim. Babaannemin bana bıraktığı mirası koruyacak ve ailemin sırlarını aydınlatacaktım.

Sonraki Bölümde

Gizli geçidi bulmak için mutfakta araştırmalarıma devam edeceğim. Ocağın üzerindeki desenin anlamını çözmeye çalışacak ve babaannemin bıraktığı diğer ipuçlarını takip edeceğim. Belki de gizli geçit, sandıktan çıkan diğer eşyalarda gizliydi. Mektupları, fotoğrafları ve kolyeyi tekrar inceleyeceğim. Ailemin hazinesine ulaşmak için her şeyi yapacağım.

Yorum yapın